Çevre tehlikeli olduğu ve sınırlı kaynaklar için büyük bir rekabet olduğundan dolayı yalnızca en uygun olanlar çoğalabilecek kadar uzun yaşarlar. Fakat genellikle uyanık ve tetikte olan bütün gelişmiş varlıklar, dinlenme ve uyku için savunmalarım terk ederler. Yaşamımızın yaklaşık üçte ikisinde uyanığızdır ama geriye kalan sürede uyurken hemen hemen felç durumundayızdır. Bundan dolayı uyku durumunda hayvanlar ölüm riskiyle karşı karşıyadır. Uyku, doğal seleksiyon için bazı evrimsel yararlar sağlamalıdır ya da uykuya ihtiyaç duymayacağımız bir noktaya evrilmemiz gerekmektedir. Modern ilerlemeler uyku ile ilgili fenomeni çalışmamıza şu an olanak sağlamasa da, tüm araştırıcılar neden uyuduğumuza dair aynı düşünceyi paylaşmamaktadır. Uykunun amacıyla ilgili pek çok teori vardır. Aşağıda en çok kabul gören üçü tartışılmaktadır. UYKUNUN EVRİMSEL TEORİSİ
Evrim teorisine göre, hayvan uzun süre hareketsiz kalabildiği için uyku açısından avantajlıdır ve potansiyel düşmanları için daha az dikkat çekici olduğundan bu güvenliğini arttırır. İnsanlardaki hareketsizlik isteği, uyku için alakalı bir açıklama olmadığından, evrimsel geçmişimizin bir kalıntısı olarak düşünülebilir. Fakat evrim teorisi bebeklerin uzun uyku sürelerini, bakıcıların bitkinlikten koruma ve böylece kendilerinin hayatta sağ kalma şansını artırma olarak açıklayabilir (Meddis, 1975). Evrim teorisinin bir varyasyonu olan kış uykusu teorisi (Webb, 1974), ayrıntılı uyku mekanizmasının karanlıkta dinlenmenin korunmasına evrildiği ana fikrini öne sürer. Genelde enerjiyi koruyan hayvanların hayatta kalması koruyamayanlardan daha olasıdır. Bu nedenle kış uykusunun birçok fonksiyonu vardır: Enerjiyi korur, hayvanları tehlikelerden uzak tutar, yaşlanma sürecini yavaşlatır. Kış uykusuna yatan hamsterların yaşam süresi beklentisi daha uzundur (Lyman, O’Brian ve Papafrangos, 1981). Evrim teorisi değişik modern türlerin, neden günün değişik zamanları ve geceleyin çok değişik yaşam tarzları ve uykuya sahip olduklarını açıklayabilmek durumundadır. Yaşam tarzına bakmadan bir bütün olarak memeliler uyku için yeterli minimum zamanı bulabilecek gibi görünmektedir. Hayvanların uyku alışkanlıkları günde kaç saat yiyecek aradıklarından düşmanlarından hissettikleri tehlikenin seviyesine kadar çeşitli faktörler tarafından yönlendirilir. Pek çok türle birlikte yunuslar verilen herhangi bir zamanda beyinlerinin yarısının uyumasına olanak veren yeteneği geliştirmişlerdir. Burada iki yarım küre uyuma ve yüzme, nefes alma vb. aktivitelerin kontrolünün sorumluluğunu nöbetleşerek yerine getirirler (Rattenborg, Amlaner ve Lima, 2000). Bu adaptasyonlar bizi herhangi evrimsel etkilere bakmaksızın uykunun fizyolojimiz için gerekli olduğuna inanmaya götürür. Bir sonraki teori olan restoratif teori beynin düzgün işlevi için gerekli olduğunu desteklemektedir.
ONARIM VE RESTORASYON TEORISI
Bu teori vücudun ve aklın doğru ve sağlıklı bir şekilde işlevlerini gösterebilmesini sağlayan fizyolojik süreçlerin, yeniden canlandırılması ve onarılması için uykunun kritik olduğunu öne sürer (Oswald, 1966). Bu teoriye göre REM uykusu zihinsel yetenekleri onarmayla sorumluyken, NREM uykusu biyolojik fonksiyonların onarımını üstlenir. Çalışmalar uyku yoksunluğu dönemleri ve ağır fiziksel aktiviteden sonra daha uzun REM sürelerinin ortaya çıktığını göstermiştir (Dement, 1960). Uyurken vücut yüksek oranda hücre bölünmesi ile hatıraları takviye etmeye ve uyanıklığı öğrenmeye ek olarak onarım ve restorasyonun bir diğer göstergesi olan protein üretimi altına girer (Roffwarg, Muzio ve Dement, 1966). Vücut belli miktarda REM’e ihtiyaç duyar. REM’den yoksun kalınca birey bir sonraki gece normalden %50 daha fazla REM evresi geçirir. Bu olgudan REM geri Örtüsü-olarak söz edilir. Kediler ve diğer hayvanlar da uyku yoksunluğundan sonra daha fazla REM uykusu yaşayacaklardır (Endo, Schwierin, Barberly ve Tabler, 1997). insanlarda REM uykusu yaşla ilintilidir (Kahn, 1970). Bebekler günde 18 saate kadar uyuyabilirler. Açıkçası çevresel ve olgunluk faktörlerinin her ikisi de burada rol oynar ama şu da olabilir ki, gelişen beyin hücrelerinin üretim ve büyümeleri için protein sentezi gerekir ve REM uykusu bunun ortaya çıkmasına yardım eder. Aktivasyon-sentez teorisi REM uykusunun amacının bir başka yorumu olabilir: rüyaların anlamlı olduğu kavramını çürütür ve rüyaların REM duyusal giriş sonucu olduğunu REM uykusu esnasında anlık nöron ateşlemeleri ve azaltılmış bunu öne sürer. REM uykusu sırasında beyin hücrelerindeki ponslar aynı duyuşsal ve motor aktivitelerde olduğu gibi beyin bölgelerine yol alan elektriksel aktivite üretir. Aktivasyon-sentez teorisi bu aktivitenin sonuçlarından birinin frontal beyin hücrelerine görüntüler ve duygular yaratmak ve iletmek olduğunu öne sürer. Bu, teoride “aktivasyon” periyodu olarak adlandırılır. Teori daha sonra ön beynin bu bağlantısız girişleri anlamlandırmaya çalıştığını ve rüya şeklinde bir anlatım biçimi yarattığını öne sürer. Bu, teorinin “sentez” evresidir (Hobson ve McCarley, 1977).
UYKU BİLGİ KONSOLİDASYONU TEORISI
Bu teori bilişsel araştırmalara dayanmaktadır. Teori uykunun bireylerin gün içinde edindikleri bilgiyi işlemelerini sağladığını ve beynin ertesi günkü olaylara kendini hazırlamasına olanak tanıdığını öne sürer (Stickgold, Whidbee, Schirmer, Patel ve Hobson, 2000). Bir birey herhangi bir şey öğrendiği ve daha sonra test edildiği zaman, öğrenme görevinden sonraki ikinci gün birinci günden daha iyidir, bir uyarıyla: Bu sadece eğer bireyler testten önceki gece yeterince uyurlarsa doğrulanır. Bazı çalışmalara göre, uyku bir önceki gün yaşadığımız olayları ve gerçekleri yeniden değerlendirmemizi sağlar, (Wagner, Gais, Haider, Verleger ve Born, 2004). Bu teori uyku yoksunluğunun insanın bilgiyi hatırlama yetisini ciddi bir şekilde etkilediğinin vurgulandığı birçok uyku yoksunluğu çalışmasını temel alır (Stickgold, 2004). REM uykusunun belleğin takviyesinde rol aldığı düşünülür. Bir hipoteze göre, REM uykusu kişi uyanıkken nöronlar arasında biçimlenen gereksiz bağlantıları elimine etmekle beraber belleğin depolanmasında enstrümentaldir (Crick ve Mitchison, 1983). REM uykusu derin bir kodlama (ayırma) uyanış olayını takip eden artmış nöron aktivitesi ortaya çıkarır ve böylece daha sonra belleğin konsolide olmasında önemli bir rol oynayacak olan nöral esnekliği arttırır. Ayrıca hipokampal uzun süreli potansiyalizasyonun (LTP) uyanış sırasında indüksiyonlanmasının REM uykusu devam ederken ekstrahipokampal Zif 268(erken büyüme tepki proteini 1) artışına sebep olduğu düşünülür (Ribeiro, Mello, Velk Gardner, Jarvis ve Pavlides, 2002). Konsolidasyon hipotezine göre bir kişi REM uykusundan yoksun kalınca hafıza çimlenmesi bozulur. Ama şu da göstermiştir ki bireyler ilaçlarla yani monoamin oksidaz (MAO) inhibitörler ile REM uykusundan yoksun bırakılınca herhangi bir bellek bozulması rapor edilmemiştir (Vertes ve Eastman, 2000). Bundan dolayı gerçekten REM uykusunun bellek konsolidasyonunu etkileyip etkilemediği sonuçsuz kalmaktadır. KAYNAK: Essential Biological Psychology – Jim BARNES sf 225-228