Home Güncel Eş seçmek ve genetik yatkınlık

Eş seçmek ve genetik yatkınlık

yazan Kaan Yılancıoğlu

Eş seçiminde kendi özellik ve yönelimlerin, ilgi alanlarının partner seçiminde etkili olduğunu düşünürüz. Ancak bunlar sadece iletişimde

bulunduğumuz yani seçim aralığımızı belirler. Tercih basamağında ise daha belirleyici ama farkına bile varılmayan “özgür irade” olduğunu sandığımız bazı şeyler vardır.

Kendimizi ne kadar modern olarak düşünsek ve nitelendirsekte davranışlarımızın temelleri on binlerce yıllık atalarımızdan farklı değil.

Doğada muazzam bir kaos ve savaş vardır. Bu kaos kadar dostluklar ve karşılıklı çıkar vardır(bunun en uç bile sayılmayacak örneklerinden Chiasmocleis ventrimaculata ve Xenesthis immanis simbiyotik ilişkisi örnek verilebilir). Size yardım eden bir bireye yardım etmeniz ve sonrasında size yardım edeceğini düşünmeniz ve bunun karşılıklı olarak devam etmesi uzun vadede kâr etmenizi sağlar ve bu süreçte adeta ortaklığa bürünmeniz gerekir.

Bunlar dışında kendi popülasyonumuz içinde daha verimli nesiller elde etmek ve ileriki nesillere daha çok genetik materyal aktarmak zorundayız. Eş seçimi daha başarılı yapan bireyler ise sonraki nesillere daha çok genetik materyal aktarabilir ve bu bireylerin karar alma mekanizmalarını etkileyen genler başarısız bireylerin genlerine nazaran popülasyonda hakim hale gelir. Lakin populasyandaki birbirine uzak bireylerin birbirine karşı istek duymaları genetik olarak çeşitlilik yaratmak isteme durumunda bağlıdır.

Bu konuda yapılmış fare, meyve sineği dışında bazı insan temelli çalışmalar mevcuttur. Lakin başlıklardan birisi diğerlerinden daha ilgi çekici. Claus Wedekind – sweaty T-shirt (terli tişört) deneyi

Terli tişört deneyinde bir zoolog olan Claus Wedekind, kadınların erkek kokularına karşı duyarlılığını test etmek istedi. Çeşitli MHC gen tipleri için seçilen 49 kadın ve 44 erkek olmak üzere gönüllüleri bir araya getirdi. Erkeklere iki gece giymeleri için temiz tişörtler verdi ve Erkeklerden pazar ve pazartesi geceleri pamuklu tişörtler giymelerini, gömleği plastik bir poşette saklamalarını, parfümsüz deterjan ve sabun kullanmalarını ve kokulu odalardan, kokulu yiyeceklerden ve sigara gibi aktivitelerden kaçınmalarını istedi. Bu arada, burun zarlarını enfeksiyondan korumak için kadınlara testten iki hafta önce kullanmaları için burun spreyi verildi. Bu süreçten sonra tişörtler toplandı ve deney düzeneği hazırlandı. Her kadından kendilerine benzer MHC genlerine sahip ve kendisinden farklı erkek tişörtlerine karşın koku yoğunluğu, hoşluk ve seksilik parametrelerini göz önüne alarak derecelendirmede bulunmaları istendi. Sonuçlar tahmin edilen yöndeydi bireyler genetik farklılığa ilgi duyuyordu genel olarak kadınlar kendilerinden farklı MHC geni taşıyan bireylerin kokusuna ilgi duyuyordu.

The American Journal of Human Genetics dergisinin Hutterite eş seçimi üzerine Dr. Ober’in makalesini yayınlayan sayısında, Yale Üniversitesi’nden Dr.Hedrick ve Francis L. Black, 11 Amazon kabilesindeki çiftler üzerinde yaptıkları analizin sonuçlarının aynı olmadığını bildirdi. Lakin şunu unutmamak lazım; biz sosyal varlıklarız çevre şartları ve evrimsel tercihler dışında kendi popülasyonumuzdaki bireyler de bizim tercihlerimi etkiler. Akraba evliliği ve görücü usulü evlilik gibi kavramlar bu deneyin sonucunda elde edilen veriyi elbette etkiler. Hatta doğacak çocukların sağlığı bile tesadüflere bağlıdır. kaynak: Wedekind C., Seebeck T., Bettens F., Paepke A. J. (1995). MHC-dependent mate preferences in humans. Proceedings of the Royal Society of London. Series B: Biological Sciences, 260(1359),v

You may also like

Leave a Comment


Notice: ob_end_flush(): Failed to send buffer of zlib output compression (0) in /home/kaanyila/public_html/wp-includes/functions.php on line 5420