‘’ GELECEĞİ TABİATIN KENDİLERİNE EMANET EDİLDİĞİNİ BİLEN VE BU BİLİNÇLE YETİŞEN GENÇLER KURTARACAKTIR’’
BİR DİNLE , BİN AH İŞİT DOĞADAN ….
30 Temmuzda yaşanan orman yangınlarında hayatını kaybeden vatandaşlarımızı rahmetle anıyor , yanan her bitkinin yürek dağlayan çığlığını ve yangından kaçamayan o dilsiz canların acısını yüreğimde hissediyorum.
Yangınlar hep vardı ve var olacak. Bu sebeple ormanlarla dolu memleketimizde bize düşen daha farkındalıklı bir yaşamdır . Bu sebeple bilgiyi doğru kaynaktan öğrenmek gerekiyor. Sizler için ekosistem , canlıların etkileşimi , yangının etkileri ve biyolojik çeşitlilikle alakalı bir derleme yazısı oluşturdum. Umarım sizin hayatınızda farklı bir bakış açısı oluşturabilirim.
Herhangi bir canlının yaşaması ve yaşamını sürdürebilmesi için uygun bir ortama ihtiyaç vardır. Bir yerde canlıların yaşamı üzerinde etkili olan faktörlerin tamamına ortam adı verilir. Canlılar içinde bulundukları ortamla karşılıklı iş birliği içerisindedir. Bu iş birliği her geçen gün daha karmaşık hale gelmektedir.
Ekosistem canlı ve cansız çevrenin bütünüdür. Ekosistemin gelişimi canlı ve cansız çevrenin etkileşimine bağlıdır. Ekosistemde bulunan canlılar ekosistemin biyotik faktörlerini oluşturur. Biyotik faktörler birbirlerini etkiler ve dinamik oluştururlar. Bir bölgede belirli bir sürede belirli bitki ve hayvan türleri yerleşerek orada doğal bir denge oluştururlar. Bu denge kendi içerisinde dinamiktir. Bu dinamizmi bozan şey ise hiç şüphesiz İNSAN dır. İnsan yeryüzüne çıktığı günden itibaren yararlı hayvan ve bitkileri yetiştirmiş ; zararlıları yok etme eğilimine girerek doğal dengeyi sürekli bozmuştur. Doğadaki birçok faktörü kendi isteği doğrultusunda değiştirerek yapay bir ortam oluşturmuş ve yaşamını devam ettirmiştir.
İnsanlar çok eski zamanlardan bu yana yaşamak için ormanları tahrip etmişler , çeşitli av hayvanlarını avlamışlar , bir çoğunu evcilleştirmişlerdir. İnsanlar doğa üzerindeki bu tahribatı bilerek veya bilmeyerek yapmışlardır. İnsanların bilerek yaptığı değişiklikler ; yararlı bitkilerin yayılım alanını genişletmek , istilacı bitki türlerini azaltmak , seleksiyon yolu ile istedikleri bitkilerin yayılım alanını genişletmek ve yeni varyeteler oluşturmaktır. İnsanların bilmeyerek yaptığı değişiklikler ise faydalı bitkilerin sıklığını artırmak, orman veya step yangınlarına sebep olmak , yerleşme için ormanlık alanları açmak ve bu şekilde bitki örtüsünü kaldırmak. Bilinçsiz otlatma ile orman ve step alanlarına bilmeyerek zarar vermektir. Bilerek veya bilmeyerek meydana gelen bu olaylar sonucunda doğal denge bozulmuş ve bundan da en çok insan zarar görmüştür.
Anadolu tarihi devirler boyunca ormanlarla kaplı bir alan olmuştur. Ve ilk insanların yaşamaya başladığı M.Ö 8000-7000 li yıllarda ormanlar tahrip edilmeye başlanmış , verimli topraklar verimsiz olana kadar ekilmiş ve daha sonra da göç edilerek yeni yaşam alanları açılmıştır. Anadoluda yer alan bu tahribat maden çalışmaları başlayınca daha da artarak günümüze kadar gelmiştir. Ve böylece Anadolu’ daki vejetasyon bozulmuştur. Bu bozulma resmi olarak 1964 yılında İ.Ü. Orman fakültesindeki konferansta İngiliz Profesör Willan Brice tarafından Anadolu’ daki orman tahribatının en çok Romalılar döneminde şiddetlendiğini belirtmesiyle olmuştur demesiyle resmiyet kazanmıştır. Bunun yanında M.Ö. 83-30 yılında Cedrus libani ( sedir) Mısır kraliçesi Cleopatra’ya hisse olarak verilmiş ve her yıl 10.000 adet sedir Toros Dağlarından kesilerek Mısır’ a ulaştırılmıştır. Ve Anadolu sürekli istilalara maruz kalıp her seferinde yakılmıştır. Böylece Anadolu! daki vejetasyon sürekli tahrip edilmiştir.
İnsan etkisinin yıkıcılığı sonucunda Anadolu! daki orman varlığı %24 lere kadar düşmüştür.
Peki Ormanların Gidişi Neye Sebep Olur ?
Ormanların gidişi suyun ve rüzgarın aşındırmasını kolaylaştırıp toprağın verimliliğini düşürmektedir.
Orman yangınları ormanlar üzerinde en etkili olan etmenlerden biridir. Yangın denilince ilk olarak ağaçlara verdiği zararlar akla gelir. Ama durum göründüğü kadar basit değildir. Orman yangınları sadece ağaçları değil tüm ekosistemi etkilemektedir. Yangının ekosistem üzerine doğrudan etkisi orman ağaçlarının yok olması , zemindeki vejetasyonun yok olması ,tohumların yakılarak yok oluşu ve faunanın zarara uğramasıdır. Yangının dolaylı etkisi ise biyotik , klimatik ve edafik faktörlerin değişmesidir.
Yangının şiddetine göre etkisi de değişmektedir.
Yangın sonuçlarını kısaca özetleyecek olursak ;
*Yangınla orman örtüsü yok olunca orman altındaki havanın ve toprağın sıcaklığı artar. Örneğin iğne yapraklı orman güneş enerjisinin büyük bir kısmını tepe çatısı ile absorbe eder. Orman yok olunca ısı doğrudan toprağa düşer ve sıcaklıklar mevsim normallerinin üzerine çıkar. Gelen ışınların % 61 ini sıcaklık olarak doğrudan atmosfere verir ve ısınma küresel ölçekte gerçekleşir .
* Bunun dışında yanan orman örtüsü ortadan kaldırılmazsa siyah bir tabaka oluşturur ve bu tabakagüneş ışığını absorbe ederek toprağı ısıtır. Ve buda yanan alanlarda sıcaklığın 2- 2.5 derece artmasını sağlar. ( Çepel, 1978)
* Yangın sonucunda ölü ve diri örtü ortadan kalkmışsa toprak gündüzleri çabuk ısınıp geceleri çabuk soğuyacaktır. Ve yangını takip eden yıllarda yeniden oluşan bitki örtüsü için sıcaklık daha büyük bir problem olacaktır. Yangın ile orman ekosistemi yok olunca orman toprağındaki hava hareketi hızlanacak , bağıl nem azalacak ve böylece su ekosistemi bozulacaktır.
* Yangın sonrasında toprak üzerindeki organik madde miktarı azalacaktır. ( %85 ten % 10 a ) Yangın sebebiyle toprağın strüktürü bozulacaktır ve toprağın su tutma kapasitesi düşecek ve erozyon hızlanacaktır.
* Yangın sonrasında yanma ile toprağın kimyasal özellikleri değişecek ve mineral dengesi bozulacaktır. Bütün bu olumsuzlukların yanı sıra yangından sonra artan mineralleri bitkiler tekrar alabilmektedir.VE ORMAN YANGINLARINDAN SONRA BİTKİLER HIZLA BÜYÜMEYE DEVAM EDEBİLMEKTEDİR.
* Yangın havadaki azot miktarını artırsada toprak altında nitrifikasyonu hızlandırıp toprağın azot miktarını da artımaktadır.
” Orman yansın, biz yenisini ekeriz! ” demek yerine ormanların yanmaması için çabalamalıyız. Makilikler ve çam ormanlar özellikle kızılçam türleri yangına dayanıklı türlerdir. Kızılçam kozalak ve tohumları yangından zarar görmemektedirler. Yangın sonrası küllerin içine düşen kozalaklar yangın sonrası bahar ayında küllerinden yeniden doğmaktadırlar. Yani bir sonraki bahar ayına kadar bitki örtüsü tekrar eski haline gelebilmektedir.
Bizim yapacağımız en güzel şey yeterince tohum olmayan yerlere tohumlar serperek ormanlaşmaya yardımcı olmaktır. Fidan olmayan yerlerde uygun ağaçların fidanları getirilerek ağaçlandırma -yapılabilir. Yapılan bu çalışmaların etkisi önümüzdeki 50 yılda gözlemlenebileceği için bütün ekolojik şartlar düşünülerek vejetasyon çalışması desteklemelidir.
Yanan ormanlarımızın yerine meyve ağacı dikilme fikri çok yanlıştır. Çünkü meyve ağaçları susuzluğa karşı dayanıklı değildir. Sulama ve gübreleme ihtiyacı duyarlar. Ayrıca geniş aralıklarla dikildiği için erozyonu önleme , karbon tutma , oksijen üretme gibi özellikleri de düşük olur.
Biz yanan ormanlar karşısında öncelikle ormanların yanmaması için çalışmalar yapmalıyız. Doğada sadece ayak izimizi bırakmalıyız. Ve bütün bunları ekosistemin sürerliliği için yapmalıyız.
Bizler bu ekosistemin en üst basamağındaki canlılarız. En alt basamak bizim temelimizdir. O yüzden en alt basamakta olan ormanlarımızı korumalıyız.
BİYOÇEŞİTLİLİK NEDEN BU KADAR ÖNEMLİ?
Biyoçeşitliliğin ekolojik önemini sıralayacak olursak ;
Ekosistem için enerji transferini yeşil bitkiler güneş ışığını kimyasal enerjiye dönüştürerek sağlar.
Bitkiler diğer canlılar ve mikroorganizmalar için yaşam alanı oluştururlar.
Bitkiler besin piramidinin en alt katmanında bulunup diğer canlılara besin sağlar. Ve aynı zamanda oksijen üreterek yaşamamız katkı sağlarlar.
Doğada bulunan kimyasallar sınırsız değildir. Bu sebeple madde döngüleri çeşitli canlılarla sağlanır.
Toprak altında yaşayan canlılar ve bitki kökleri toprak içerisinde alanlar açarak toprağın havalanmasını sağlarlar.Böylece toprak verimliliğini sürdürürler .
Geri dönüşüm canlılar tarafından sağlanarak çevre kirliliği azaltılır.
Böcekler sayesinde tozlaşma sağlanır ve meyve oluşumu gerçekleşir. Ve popülasyon kendi içerisinde parazitler , predatörler virüsler ile doğal kontrolü sağlar.
Tüm bunlar sahip olduğumuz biyoçeşitliliğin sonucudur.
Kısaca özetlemek gerekirse ; yanan ormanlar , kesilen bir ağaç , avlanan bir hayvan koparılan bir çiçek…. Boyutunun büyük veya küçük olması hiç fark etmez. Bunların hepsi bizimde içinde olduğumuz ekosistemin önemli bir parçasıdır. Bitki ölürse otçul aç kalır .Otçul sayısı azalırsa etçiller besin bulamaz ve etçil sayısı azalır ve sonra hepçiller besin bulamaz tüm ekosistem zarar görür.
Orman yok olursa sıcaklık artar..
Sıcaklık artarsa kuraklık başlar …
Orman yok olursa hayvan yok olur ..
Orman yok olursa böcek yok olur …
Böcek yok olursa tozlaşma azalır..
Tozlaşma azalırsa besin azalır..
Besin azalırsa insanlık zora düşer…
Bu sadece buzdağının görünen yüzü, anlayabildiğimiz kısmı.
Bilmediğimiz , okumadığımız ve anlayamadığımız daha birçok şey var.
Bunun yanı sıra bilmemiz gereken tek bir şey var ;
Yaşayabileceğimiz bir tek vatanımız var. Bu vatana namusumuza sahip çıkar gibi sahip çıkmalıyız.
KAYNAKLAR
-
Drysdale, Dougal. An introduction to fire dynamics. John wiley & sons, 2011.
-
Bowman, David MJS, et al. “Fire in the Earth system.” science 324.5926 (2009): 481-484.
-
Bond, William J., and Brian W. Van Wilgen. Fire and plants. Vol. 14. Springer Science & Business Media, 2012.
-
Kılınç M., Kutbay G. ” Bitki Ekolojisi” Palme Yayıncılık , 2008 .
-
https://www.haberler.com/avustralya-yanginlari-kul-olan-yerlerde-bazi-12810604-haberi/